Crescent-Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kurgu: Her şeyin Başlangıcı.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Nyx
Gece Tanrıçası
Gece Tanrıçası
Nyx


Mesaj Sayısı : 44
Kayıt tarihi : 28/07/09

Kurgu: Her şeyin Başlangıcı. Empty
MesajKonu: Kurgu: Her şeyin Başlangıcı.   Kurgu: Her şeyin Başlangıcı. EmptyCuma Tem. 31, 2009 5:58 pm

İyi ve Kötü, Güzel ve Çirkin, Gece ve Gündüz! Bu kelimelerin arasında bile bir savaş var öyle değil mi? Gündüz Gece'nin, Gece Gündüz'ün yerini almaya çalışmaz mı? Peki nereden gelir bu amansız savaş? Neden sonsuzluğun bir parçası olan bu savaş ne zaman başladı? Filozoflar bu konuyu hiç düşünmedi mi sizce? Merak duygusunu sindirmek için dini kitaplara bakan olmadı mı hiç? Oldu, hem de çok oldu. Ancak kimse bir cevap bulamadı. Bunun nedeni onların aptal olması mıydı yoksa yanlış yere mi bakıyorlardı? Sorumuzun cevabı aslında ikisi de değil. Aptal olsalar bu soruyu soramazlardı. Yanlış yere de bakamazlardı. Çünkü bu amansız savaşın nedenleri asla yazılmadı. Sadece sessiz ve karanlık bir masalın başkahramanları olan Tanrıçalar'ın amaçları ve duyguları bu savaşın esas nedeydi. Zeus, Hera, Aphrodite... Hepsi yalan ve uydurma. Zeus diye bir Tanrı hiç olmadı. İnsanlar kendileri dışında olan her şeyi insanileştirme eğilimine kapıldığı için ortaya çıktı bu isimler. Lakin elbette tanrı ve tanrıçalar vardı. Dünya'nın dengesini korumak amacıyla kendilerinden daha büyük bir Şey'e bağlıydılar.

Bu Tanrı ve Tanrıçalar da belli şeylerden sorumlulardı. Ama bu şimşeğin çakması ya da evlilik türü şeyler değildi. Şey, altı tane Tanrı ve Tanrıça yarattı. Ay, Gece, Şafak, Kader, Gök ve Güneş. İlk önce Gök ve Güneş yaratılmıştı. Çünkü dünyanın savunmasız halini koruyacak bir perde olması gerekiyordu. Ardından da Güneş geldi. Onu beseleyecek ve ilk can kaynağı olacak olan ışık gerekliydi. Bu iki Tanrı uzun süre barış içinde çocukları Dünya'yı büyüttüler. Küçük bir bebek nasıl bakılırsa şefkatle, sevgiyle aynı şekilde baktılar ona. Aradan uzun zaman geçti. Dünya yeşillenmeye, sular akmaya başladığında Gök ve Güneş yorulmuşlardı artık. İnzivaya çekilmek üzere küçük çocuklarını çok sevdikleri kardeşlerine bıraktılar ve hepsine bir görev verdiler. Gök, Evren Şatosu'nda tahtına yaslanmış otururken mavi gözlerini küçük kardeşlerine kaldırdı. Hüzün okunuyordu engin maviliklerde. Dünya'yı bırakmak zor geliyordu ona. Acaba kardeşleri onun gibi bakabilecek miydi ona? Güveniyordu onların becerilerine ancak duyguları korkutuyordu onu.

Gözleri Ay'ın, Gece'nin ve Şafak'ın üzerinde dolaşıyordu şimdi. Hemen yanındaki Güneş'e döndü sonra. Onay bekliyordu sanki. "Sevgilim, yapmalı mıyız?"der gibiydi bakışları. Güneş altın rengi saçlarını savurup ona döndüğünde, altın renkli gözlerinde şefkat vardı. Abla gibi değil de anne gibi olmuştu her zaman kardeşlerine. En çok da Şafak'ı severdi aralarında. Sadece sevgili Gök'ün duyabileceği bir şekilde ben güveniyorum onlara sevgilim, sen de güven, dedi. Gök bunu duyunca rahatladı ve önünde duran birbirinden farklı kardeşlerine döndü. "Bundan sonra siz bakacaksınız Dünya'ya. Bundan sonra üzülmek ona, sevindirmek sizedir. Gece sen Dünya'yı uyku yatıracaksın. O yorulduğunu bilmez. Karanlıklara boğup, sessizce sallayacaksın onu." Siyah saçları yüzünü örten Gece başını kaldırdığında, ışıldayan gözlerinde isyan vardı. Neden bu görev ona verilmişti ki? O Evren Şatosu'nda kalmak istiyordu. Dünya'yı her zaman kıskanmıştı çünkü. Bütün ilgisini ve sevgisini ona vermişti Gök. Gözlerinde isyan eden bir bakış belirse de kabul etmekten başka şansı var mıydı? Gece elbette sevgili kardeşim, dedi, Dünya bundan sonra uykusuna tam zamanında yatacak. Ancak Gece'nin puslu gözlerinde başka şeyler vardı. Siyah elbisesinin eteklerini yere sürte sürte taht odasından çıkarken, düşüncelerinin karanlığında boğulmuştu bile. Gök, onun yürüyüşündeki tuhaflığı fark etmişti ama bir şey söylemedi. Çünkü Gece ne kadar asi olsa da onu kırmazdı. Ancak gene de ona bakacak biri gerekiyordu. Onun dilinden anlayacak ve onu sakinleştirecek birine. Tahtından kalktı ve en çok sevdiği kardeşinin yanına, Ay'ın yanına yürüdü. Bir Tanrı'ya ait olabilecek yumuşak elleri, Ay'ın saçlarının arasına girdi. Yüzünde şimdi yumuşacık bir ifade vardı ki, Ay onun kucağında uyumak istedi. "Ay, sevgili kardeşim sen de Gece'ye mukayet olacaksın. Bilirim o Dünya'yı sevmez. Onu öyle karanlıklara boğar ki, korkudan ağlatır. Sen de ona karanlıkların arasından ışık vereceksin ve onun yanında uyuyacaksın. Nefeslerini dinleyeceksin. Dünya'nın hayatını emanet ediyorum sana. Yıldızların Nur'u her zaman yanında olsun." Ay, kardeşininkilere benzer gözlerindeki yaşları tutmaya çalışarak kardeşine baktı. Ayrılmanın zor geldiğini biliyordu. Yaşlanmasa Gök küçük kızını kimseye emanet etmezdi. Başını hafifçe salladı."Merak etme sevgili kardeşim. Ben her zaman Dünya'nın etrafında olacağım. Onu koruyacağım, seveceğim ve sahip çıkacağım. Gece'nin her zaman yanında olacağım." Ay da Gece'ye yetişmek için odadan hızlıca çıkarken, tek başına kalmaktan rahatsız olan Şafak Güneş'e bakıyordu. Güneş'i bilirdi o pek konuşmayı sevmezdi. Çünkü bir şeyleri sessizce, sadece ışığıyla anlatmayı severdi. Tam Gök konuşmaya başlayacaktı ki, hiç konuşmayan güneş tatlı şarabı andıran sesi ile konuşmaya başladı. "Şafak, en iyi sen bilirsin Gece ve Ay'ı. Onlar bir elmanın iki yarısı gibidir. Ancak Gece'ye baktığımda artık gözlerinde sadece karanlık var. Ruhunu saran kötülükler en çok Dünya'yı üzecek. Ay ise iyilikle dolu ve sonuna kadar iyilik için mücadele edecek. Dünya'nın yaramazlıklarına şefkatle yaklaşacak ama Gece benim küçük kızımı kışkırtacaktır. Sana onları bir arada tutma görevini veriyorum. Dünya ne mutlak ne iyi ne de mutlak kötüdür. Hüznün yanında sevinç, sevincin yanında hüzün gerekir. Bundan sonra Dünya'yı sen uyandıracaksın. Tatlı pembe dudaklarınla öperek uyandıracaksın onu. Ruhunu sana emanet ediyorum Dünya'nın. Bir zorlukla karşılaştığında korkma. Gök ve ben her zaman sizi izliyor olacağız."

Şafak kardeşinin sözlerini dinledikten sonra fazla bir şey söylemeye gerek duymadı. Kardeşlerinin ikisini de çok severdi. İkisi de düşündükleri uğruna sonuna kadar savaşabilecek yapıya sahiptiler. O, hiçbir zaman onlar gibi olmamıştı. Küçük birer Tanrıça oldukları zamanlarda bile devamlı kavga ederlerdi onlar. Ancak sevgileri birlikte tutardı onları. Oysa şimdi Gece'nin gözlerine baktığında sevginin sislerin ardında kaldığını görmüştü. Korkuyordu Şafak. Onları bir arada tutamazsa Dünya da kayıp giderdi. O zaman Güneş dayanamazdı bu acıya. Ne yapıp etmeli Dünya'nın ruhunu korumalıydı. "Merak etmeyin kardeşlerim. Ben Dünya'yı ne uyutabilirim ne de ona arkadaş olabilirim. Ama onları ikisinin kavgalarından koruyacağıma söz veriyorum." Gök ve Güneş'e diyecek söz bırakmadan dışarı çıkarken, ne olacağı konusunda bir fikri yoktu ama emin olduğu bir şey vardı: Gece ve Ay asla rahat durmayacaklardı.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kurgu: Her şeyin Başlangıcı.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Crescent-Rpg :: İşaretlenme :: Gece Evi Kurgusu-
Buraya geçin: